Arkadaşlar, görünüşe göre dersi bugün değil de 28 Şubat’a ertelemişler,
Ama
söz verdim, sözümü tutmalıyım, o zaman şimdi ve burada olacak
Haydi başlayalım.
Yakınlarıma ve öğrencilerime söylüyorum
– Bilmen gerekiyor.
– Anlaman gerekiyor.
– Kendinde karanlığı tanımalısın
– Karanlığı kendinde ara.
– Ve göreceksin ki, sen – karanlıksın,
zamanında benim de hissettiğim gibi.
Şimdi ise, belki,
onun yüzde birinin binde birine direncim var.
Yani kibirle çalışacağız.
Aidiyet, kendini neye saydığını, aidiyet
birine, bir yere, bir şeye, bir eve, cüzdana, arabaya, araziye.
Kendini bu bölgelerle benimseyerek, kendini bu bölgelere bağlayarak – herhangi biri
senden bir şeyi almak istediğinde – bir insandan sen hemen kuduz bir köpeğe dönüşüyorsun. Hav, hav, hav, hav.
Ve onun kıçını ısırıp koparmak istiyorsun.
Demek ki, sana yavaş yavaş
sadece yardımcı olmak, tavsiye etmek değil
ayrıca tetikleyeceğim – açıkça yakalamayı.
Ne ile?
Senin güç olarak gördüğün zayıflıklarınla.
Sayılarla, arabalarla, saksağanlarla, kelebeklerle pratik yaparken
bu gerçekleşiyor, tekrar tekrar tekrarlıyorum
karanlığın insanında ne oluyor?
İkinci üçüncü pratikten sonra
fark etmeyi bırakıyorlar,
fark etmeyi bırakıyorlar,
Çünkü onların günlük hayatları, bu günlük gerçeklikleri, iş ve süpermarket arasında, buzdolabı ve tuvalet arasında koşuşturma onlara öyle yakın,
onlara öyle sevgili ki her şey.
Işık ve maneviyat ne anlama geliyor onlar için?
Onlar için geri kalmış demode bir şey, bazı zayıf insanların manevi gücü aramaları gibi – halbuki onların en güçlü olduklarını bile fark etmeden.
İki kutup var.
Eğer kendi haline bırakırsan,
gri kütlede bulacaksın kendini.
Sen varsın ya da yoksun – kimse için enteresan değilsin, hatta
karanlık güçler için bile, çünkü siz ve biz onların sığırlarıyız (mallarıyız) avlusunda.
Kendileri yiyorlar, domuzlar gibi arayıp buluyorlar ve her yere sıçıyorlar.
Kendi dışkılarında yuvarlanıp ve yenilebilir bir şeyler arıyorlar.
Bu, kendi dışkısını tekrar yiyen tek hayvandır.
Bu öyle değil mi yoksa?
Devam edelim.
Eğer bu nefrete aktif olarak boyun eğerseniz, o kutupta bulacaksınız kendinizi
karanlık ordusunda.
Beyin en büyük avukattır- tüm argümanları, mazeretleri, faktörleri bulur,
neden nefret etmek gerektiği için!
Veya emek –
Aşkın yolu emek ister,
nefret yolu – emeğin tam tersidir.
İçimizdeki cehenneme yol açan dış yol çok kolay ve rahattır.
Sadece duygularının peşinden git.
Nefret etmek istiyorsan – nefret et.
Kendini bu köyden olduğun için gururlanmak istiyorsan
– Gururlan.
Komşu köylerden nefret etmek istiyorsan – nefret et
Kayıtsızlık ve nefret yolu o kadar rahat ki.
Mesela:
Birlikte çalıştığınız, tanıdığınız ya da eskiden bir dilim ekmek paylaştığınız birisi hastaneye düştüğünü ve yoğun bakımda olduğunu öğreniyorsun,
Çift ayaklı gri çoğunluk nasıl davranıyor biliyor musunuz,
onlar duymamış gibi yapıp, unutmaya çalışıyorlar,
İçimizdeki karanlık alan nasıl çalışıyor?
– Çok işin var,
– Yetişemiyorsun.
– Başka bir şehirde,
– Oraya yetişemezsin.
Hangisi daha çok?
Göremeyenler ve duymayanlar mı, yoksa bahane ve mazeret bulup
daha iyi zamanlarda görünce taziyelerini söylemek isteyenler mi?
Ya da kalkıp ziyarete gidenler mi?
Hangisi daha çok?
Vurdum duymazlar mı daha çok, yoksa katiller, manyaklar mı?
Duyarsızlar çok.
Manyaklar tek.
Eğer bir insan,
kendi inisiyatifiyle öldürmeye başlarsa, o suçlu.
Ama kimlikle yaparsa(görev icabı), o kahraman.
İşte insan bilincinin karanlık alanı bu.
Öbür dünyada hepimiz kendimiz için sorumluyuz.
Osmanlı Sultanı senin yerine cevap vermez.
Çünkü orada, sadece kendimiz için cevap veririz.
Ne baba, ne oğul, ne kız, ne dede bizim yerimize geçemez.
Devam edelim.
Şimdi, manyağın iki tarafı var.
Biri aşırı derece iyi kalpli manyak –
her şeyle tam ilgileniyor. Diğeri – yukarıda yazmış olduğum
Bu iki kutup arasında bulunuyor, ne bulunuyor biliyor musun?
Hayat,
ışık ve karanlık.
Kalkıp gitmek, yardım etmek, oturup ilgilenmek çok zor.
Sevdiğin zaman mecbur bir şeyler yapmalısın.
Ama en kolayı nefret etmek.
En kolayı suçlamak.
Neden anne haksız, baba herif.
İşte bu yüzden tek başıma yaşıyorum
ve ücretli köle olarak çalışıyorum!
Gri alandan tam karanlık ordusuna geçen insanların davranışlarını çok duymuşunuzdur.
Ailemle görüşmüyorum,
Annemle konuşmuyoruz,
Babamla hiç konuşmuyoruz!
Nineyle zaten hiç!
Etrafta bunlardan geçilmiyor.
Hangisi daha çok?
Birbirini seven, iyi, güçlü aileler mi yoksa sürekli kavga edenler, sürekli kırıcı bir şeyler arayanlar mı?
Hangisi daha çok? Bir düşünün lütfen sevgili dostlarım, kendinizde karanlık alanı arayın. Görüşürüz.”
*Mirzakarim Norbekov’un resmi Facebook sayfasından 24.02.2024 tarihli gönderinin çevirisi, yazarın yazım stilini koruyarak.